İnşallah kitap yasaklanan günlere geri dönmeyiz
Son günlerde Türkiye’de, geçmişin yasakçı günlerini hatırlatan tuhaf ama aynı zamanda iç acıtıcı durumlar yaşanıyor. Bilindiği gibi 15 gün önce Halk Tv yorumcu ve yöneticilerine yayınladıkları bir haber yüzünden operasyon düzenlenmiş ve gözaltına alınmışlardı. Tutuklanan yayın yönetmeni Suat Toktaş hala cezaevinde tutuluyor. Şimdi de Birgün gazetesi yöneticileri aynı şekilde haber yüzünden gözaltına alındılar. Yaşananlar bir hukuk sürecinden çok, muhalifleri susturma operasyonu gibi sanki… Mesela bu suçlu arama operasyonu kapsamında, “Kent uzlaşısı” adıyla yürütülen soruşturma çerçevesinde, Kartal ve Ataşehir belediye başkan yardımcılarının da aralarında bulunduğu 10 belediye meclis üyesi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.
Öylesine trajikomik hadiseler yaşanıyor ki ağlasak mı gülsek mi bilemiyoruz. Açıkçası gülebilmeyi çok isterdim ama oyuncu Melisa Sözen’in, bir Fransız polisiyesinde YPG’liyi canlandırmasından dolayı savcılığa çekilmesi haberini okuyunca endişeye kapıldım ve geçmişin tatsız hatıraları canlandı hafızamda…
12 Eylül darbesinin en şiddetli günlerinde henüz iki-üç yıllık gazeteciyim. Lise yıllarımdan bu yana iyi bir kitap okuyucusuyum, özellikle Doğu-Batı klasiklerini bu yıllarda okudum. Hikaye ve romanlar yanında Nazım Hikmet’in şiirlerinden Karl Marx’ın “Das Kapital”ine, Said Nursi’den Necip Fazıl’a kadar pek çok yazarın kitaplarını da okumaya çalışıyordum.
İşte bu cunta günlerinde bir gece oturduğumuz apartmana baskın yapıldı, askerler henüz daha bizim kapıya gelmeden evde misafir olarak bulunan kayınvalide ve teyzeme mantolarını giymelerini ve koltuktan kalkmamalarını rica ediyorum, sonra da “Das Kapital” ve Said Nursi’nin “Lemalar” kitabını mantolarının içine saklıyorum. O günlerde henüz bir kütüphanem olmadığı için, bütün kitaplar salonun bir köşesinde duruyor. Askerlerle birlikte gelen sivil bir polis kitapları dağıtarak baktı ve neyse ki sakladığım kitaplara ulaşmadan baskın sona ermiş oldu.
Kuşkusuz bu tür kitap yasaklamalar, hatta yakmalar sadece darbe dönemlerinde yaşanmadı. Normal siyasi iktidarlar döneminde de pek çok kitap yasaklandı, yakıldı ve bulundurulması suç sayıldı. Tarihin belli dönemlerinde dünyanın hemen pek çok ülkesinde kitaplar yasaklanarak bu tür sansür uygulamaları hayata geçirilmiştir.
Mesela Boris Parsternak’ın Rus devrimi yıllarını anlatan romanı Doktor Jivago, yeni rejimin görüşüne uymadığı için, kendi ülkesinde yayımlanmasına bile izin verilmemiştir. Aynı şekilde Amerikalı yazar yazar John Steinbeck’in Büyük Ekonomik Buhran’ı anlatan romanı Gazap Üzümleri de memleketi olan Kaliforniya halk kütüphanesine alınmamıştır.
Meseleye Türkiye özelinden baktığımızda, yasaklanan o kadar çok kitap olduğunu görürüz ki listesi bile sayfalar tutar.
İşte o listeden bir bölüm:
Rıfat Ilgaz’ın “Sınıf” adlı kitabı yasaklandı, yazarı 6 ay hapse mahkum oldu. Mahmut Makal’ın “Bizim Köy” adlı anı kitabı yasaklandı, yazarı tutuklandı. Andre Malraux’un “Umut” romanı mahkeme kararıyla yasaklandı. Can Yücel’in “Renkahenk” şiir kitabı toplatıldı. Attila İlhan’ın “Böyle Bir Sevmek” şiir kitabı 12 Eylül darbesi döneminde toplatıldı. Adalet Ağaoglu’nun “Fikrimin İnce Gülü” 1981 yılında toplatıldı. Pınar Kür’ün “Bitmeyen Aşk” ve diğer iki romanı toplatıldı. Nazım Hitmet’in “835” ve diğer 4 şiir kitabı toplatıldı. Ahmet Altan’ın “Sudaki İz” kitabı 1985 yılında toplatıldı. Georges Politzer’in “Felsefenin Temel İlkeleri” kitabı 12 Eylül darbesi döneminde toplatıldı. Hekimoğlu İsmail’in “Minyeli Abdullah” kitabı yasaklandı. Yaşar Miraç’ın “Trabzonlu Delikarlı” adlı şiir kitabı 7 yıl yasaklı kaldı. Said Nursi’nin “Risalei Nur külliyatı” bir dönem yasaklar listesindeydi. Necip Fazıl Kısakürek’in “Vatan Haini değil, Büyük Vatan Dostu Vahidüddin” eseri üç kez toplatıldı. Aziz Nesin’in “Azizname” adlı eseri 1948 yılında Bakanlar Kurulu karıyla toplatıldı.
Hasılı bu liste uzayıp gider, ben buraya Vikipedia’da yer alan listenin sadece bir bölümünü alabildim. Ama bir gerçek var ki ülkemiz yasaklar konusunda çok mümbit bir özelliğe sahip…
Peki neden şimdi 21. Yüzyılda, geçmişin yasaklarla örülmüş korku günlerini anlatıyorum. Hikaye olsun diye anlatmıyorum herhalde… Çünkü şu günlerde yaşadıklarımız hiç hayra alamet gelişmeler değil.
Birisi bundan on yıl önce AK parti iktidarında sanatçıların oynadıkları rolden dolayı karakola çekileceğini, gazetecilerin yaptıkları haber yüzünden gözaltına alınıp tutuklanacağını, muhalefetten korkup belediye başkanlarının haklarında soruşturmalar açılacağını, tutuklanacağını, dahası siyasi parti genel başkanlarının bile tutuklanacağını söyleseydi herhalde ona ‘saf’ muamelesi uygulayıp yüzüne bile bakmadan çekip giderdim.
Ama ne yazık ki bu yaşananların hepsi gerçek. İnşallah kitapların yasaklanıp yakıldığı o kabus günlerine bir daha geri dönmeyiz…















Fikren kendini yetersiz gören, rakip fikir hareketleri ile rekabet etmekten korkan, iş ve icraatıyla meşruiyet kazanamayacağını düşünen iktidarlar, korkuya ve kısıtlamaya yönelir. Toplumu korkutarak, bilgi kaynaklarını sınırlayarak, tarihi ve güncel gerçekleri çarpıtarak, dini bir araç olarak kullanarak meşruiyet kazanmaya çalışır. Bu iktidarlar halkın her türlü farklı bilgi kaynağına erişimini engellemek için yasak koyar. Bu bir aczin, fikri yetersizliği yansımasıdır...
Yanıtla (6) (0)"Dini bir araç olarak kullanmak" bu klişeyi her söze eklemek her yoruma yazmak zorunda mısınız?. Adam 6 yaşından beri namaz kılıyor ve bütün diğer ibadetlerini yapıyor. Başkan da olsa böyle, sıradan bir vatandaş olsa da böyle. Bunu niçin gizlesin. Bence Kemalistler İslam karşıtlıklarını, laiklik adı altında siyasi olarak kullanıyorlar.
Yanıtla (4) (15)6'sından 66'sına adamın yanındamıydın ki ibadetini övüyorsun. Fazla gitmişsin.
Yanıtla (0) (0)BSNursi’ nin yazdırdığı RNur külliyatı ilkin 1926 da sürgün edildiği Burdur’ da yazıldı. İlk eseri Nur’ un İlk Kapısı. Bu tarihten 1985 Ramazan’ da Susurluk’ ta merhum dr M. Akay’ın tutuklanıp beratına kadar 59 yıl; mahkeme edildi yakıldı imha edildi, uğruna şehidler verildi, 1000 den fazla mahkeme edildi, 50 den fazla dile çevrildi dünyanın her yerinde okunuyor, internette yüzmilyondan fazla tıklanıp doktora tezleri yapılıyor, Ezher’ de kaynak kitap olarak okutuluyor…
Yanıtla (11) (14)Bir sayfasını okuyun ne anladım diye kendinize sorun. Sıfır. Basit izahların aşırı ağdalı anlatım ile şişirildiği kitap. Anlayan yok ama müritleri kitabı efsane yapmışlar. Cüz'ler adıyla anadoluda her eve dağıtıldı.
Yanıtla (14) (10)okumuyorlar zaten istişara adı altında bir çoğunlukla ilk okul mezunu birine dış ajanların ezberlettiği komik fikirleri bir birinin beynine işleyip sadece anırıyorlar yüzde doksanı kuranda ne yazıyor bilmez karşıdakine kafir dediği an çok müslüman olduğunu sanır
Yanıtla (7) (5)Kemalistlerin zulmü yüzünden Nurslu Said de kitapları da efsane oldu. Kitaplar yasaklanmasaydı, hapisler, sürgünler olmasaydı unutulup gidenlerden biri olurdu kasaba vaizi. Aynı kitapları okuyup onlarca fraksiyon çıkıyorsa ortaya o adam anlaşılmayacak kadar karnından konuşuyor demektir. Kasaba vaizi de öyle yapmış zaten. Söylediği özgün bir şey yok; ama talebeleri söyletiyorlar.
Yanıtla (4) (9)Yasaklar çapsız kişileri büyütür, efsane yapar. Bu doğru. Ama, bu günün batı standartlarından o döneme bakamazsınız. Bir devlet kuruluyor, Cumhuriyet ilan ediliyor, Laiklik tesis ediliyor. Bunlara engel unsurlar sürgün ve yasakla cezalandırılıyor. Asıl bugünlerde, AYM ve AİHM kararlarına rağmen, demokrasi standartlarında başka bir örneği olmayacak şekilde, gezi protestosuna katılan aydın, sanatçı kişilere 15 yıl ve üzeri ağır hapis cezaları verilmesi, ve diğerleri normalmi, bunu tartışmalıyız.
Yanıtla (5) (4)Kasaba Vaizi tahkir ettiğiniz kişi, yani Bediüzzaman, Osmanlı Dönemi’nde Darül Hikmetül İslamiyede (İslam Akademisi) en önemli âzâlardan biri idi. Yazdığı Kuran Tefsiri Risale-i Nur Külliyatı, bugün Türkiye’de onlarca yayınevi tarafından (Diyanet yay dahil) neşrediliyor, 50’den fazla dile tercüme edilmiş. Hakkında doktora tezleri yapıldı, uluslararası sempozyumlara konu oldu. Sorarım size, aklınıza ve vicdanınıza: böyle bir mütefekkire, kasaba vaizi demeye nasıl cüret ettiniz?
Yanıtla (2) (0)12 eylül darbesinden önce hafta sonuydu abim beni Risale-i nur dersine götürdü .haftada bir oluyordu , ertesi hafta abim gitmemişti o akşam üç kişi yakalandı diyarbakıra kadar götürülmüştü sonradan bırakıldılar, görevlerine de geri dönüyorlardı ...
Yanıtla (9) (0)...demem o ki ülke olarak 45 yıl öncesinin daha kötüsünü yaşıyoruz ve ilerliyoruz.
AP oy verdikleri için içime sinmiyordu....
sözün özü "kandırıldık diye diye kandırmanın şehvetini yaşıyorlar" ve bunu bir millet seyrediyor belki de gönüllü olarak kabul ediyor.....
Yanıtla (7) (1)Korku iktidarı kaybetme korkusu neler yaptırıyor insana...
Yanıtla (5) (0)gozalti ve arama icin gelen polisin hala ilk kitap taramasi yapmasi dogu cephesinde degisen bir sey yok dedirtiyor
Yanıtla (3) (0)Üstelik bugün cep telefonları, bilgisayardaki notlardan, mesajlardan neler üretirler, neler...
Yanıtla (5) (0)O dönemde, aklımda kalan Oblomov, Nazım Hikmetin Bulgaristan'da basılan kitaplarıyla Sultantepe karakoluna götürülmüştük, birkaç gün misafir edildikten sonra komutan albayın nasihatindan sonra serbest bırakıldık. Bugün olsa ne olurduk bilmiyorum...
Yanıtla (2) (0)Milletin yarısından fazlasına düşman olan bir rejimin sonunun ne olacağı tarihdeki sayısız örnekleriyle gayet açıktır.
Yanıtla (15) (1)90 yıl boyunca halkının %90'ına, halkının, inancına, kültürüne, tarihine, diline, sanatına ..... düşman olan bir oligarşinin 20 yılda tasfiye edilmesi zordu. Zaten zaman tasfiye edecek ama 'Durmak yok yola devam'' diyerek zaman hızlandırılıyor.
Yanıtla (4) (6)Hukuka bir de mağdur gözüyle baksanız. Mesela izinsiz ses kaydı yapılıp, izinsiz yayınlanan ve adres bilgileri verilen kişinin hakkını, hukukunu kim koruyacak?
Yanıtla (4) (21)Editörün notu: Hukuk devletlerinde gazeteci de yargılanır ama haberden dolayı tutuklanmaz, terörist muamelesi yapılmaz.
Hukukta gazeteciler, doktorlar, mühendisler diye bir ayrıcalık yoktur. İzinsiz ses kaydı alıp izinsiz ysyınlayan mesleğine bakmaksızın tutuklanır. TCK'da bu suçtur. Tutuklanmaması hukuksuzluktur.
Yanıtla (4) (6)Editörün notu: Evet gazeteciler de yasalar nezdinde suç işlemişlerse elbette yargılanır ve suçluysalar ceza alırlar elbette ama hukuk devletlerine tutuklanmazlar.
Ne cezası alır peki? İzinsiz ses kaydı alıp izinsiz yayınlayan bir de mağdurun adresini açık etmeye kalkan "gazeteci" madem tutuklanamaz, peki ne ceza alır.
Yanıtla (0) (4)Demokrasi... Melisa Sözen'e dair. Bir soru. Melisa Sözen insancıl, barışsever bir Nazi subayını oynadığı rolden sonra İsrail'e girebilir miydi? Giremezdi. Melisa Sözen iyi bir PYD'liyi oynadıktan sonra Türkiye'ye döndü ve sanatını icra etmeye devam ediyor.
Yanıtla (6) (37)asafa: ama aynı zamanda iktidardakiler de pkk/pyd nin terörist liderine sayın öcalan deyip duruyor, umut dağıtıyor. adamı neredeyse halk kahramanı yapacaklar. buna bir diyeceğin yok mu?
Yanıtla (29) (1)Armilla bağriaçık'ı unutmayın. Azerbaycanda olaylar çıktı Türkiye çıt yok. Demek "" Sayın"" deme hazırlıkları çok önceden başlamış. Sahi bu ülkeyi kim yönetiyor
Yanıtla (2) (0)Gezide en ön safta gidenler devletin tvde dizilerde rol alıyor,müdür yapılıyor tiyatroya
Yanıtla (3) (0)ama... ama... lara gerek yok. Soru net.İsrailli bir oyuncu Nazi subayını insancıl gösteren bir rolden sonra İsrail'e girebilir miydi. Giremezdi. Peki hangi ülke daha özgür? Cevabı biliyorsunuz. Aşağı parmaklar gerçeği bilip görüp söyleyememenin öfkesi.
Yanıtla (2) (5)Sayın yazar Fetö soruşturması geçirdim. Kütüphanemde bulunan gerçek bir kutsal İncil Kitabı bulundu diye yargılandım. İddianamemde:'' evinde bir adet İncil bulunmuştur.'' diye cezalandırılmam istenmiştir. Tam beş yıl mahkemeye gidip gelip beraat ettim. Anadolu'nun küçük bir ilinde bulunmama rağmen beni Papaz hizmetlerine sokmaya çalıştılar. İlimizde tek Hıristiyan ve Kilise yoktur. Güzel ülkemde yargı hakim ve savcının fikir ve dünya görüşüne göre şekillendiğini gördüm ve yaşadım...Çok acı çok..
Yanıtla (15) (1)Muhafazakar dinci adaleti bu şekilde sağlanıyor maalesef.
Yanıtla (16) (0)Tabii ki üzüldüm ama yalnızca bir kitap nedeniyle soruşturmaya uğramadığınızı düşünüyorum. "Diğer nedenler de çok hukuki değildi" diyebilirsiniz. Bilmiyorum. Bu konuda benzer çok şey duydum, okudum. Geçmiş olsun.
Yanıtla (0) (7)Askeri vesayet diye diye asker tasviye edildi.
Yanıtla (20) (2)Allah aşkına darbe dönemlerinde bundan kötü mü idare ediliyorduk.
Enflasyon bundan yüksek özgürlüklerimiz daha mı kısıtlıydı
Evet. Aynen öyleydi. Çok yoğun bir nefret duygusu ile çok mutsuz insanlar oldunuz.
Yanıtla (4) (11)Geleceğiz, geleceğiz, o günlere de geleceğiz, hiç merak etmeyin. Bu ülkeye komünizem gelecekse onu da AKP getirir. Nasıl ki valiler iktidar partisinin il başkanı gibi çalışıyor, bu da gelir.
Yanıtla (6) (0)Hasan Celal Güzel'in yazısı aklıma geldi "Bu millet 27 Mayıs'tan bu yana darbelerden ve askerî vesayetten ne çekmişse, en az bunun kadar jüristokratik tahakkümden ve yargının siyasallaşmasından da çekti."
Gidişat öyle gösteriyor. Yakında akp li olmayanlara ülke yasaklanacak.
Yanıtla (9) (0)25 senedir hersey yasaklandi hala kitap yasaklanan donemlere insallah donmeyiz nasil soyleyebiliyorsunuz?
Yanıtla (3) (0)Hud, kavminin ileri gelen azgınlarina: "Siz, abesle iştigal ederek ( gösteriş için) her bir tepede yüksek yapılar mı inşa ediyorsunuz? Görkemli saraylar kondurarak ebediyen yaşayacağınızı mı sanıyorsunuz? Elinize her fırsat geçtiğinde, hukuka tecavüz ederek zorbalık mı yapacaksınız?" (Şuara, 128-130). Tarih tekerrürden ibarettir...
Yanıtla (8) (0)İşin garibi, yasakçılık, keyfilik ve faşistçe uygulamalar inanç, ideoloji, etnik kimlik fark etmeksizin her yerde aynı…
Yanıtla (9) (0)Sağı solu, Hristiyanı, Müslümanı, milliyetçisi, sosyalisti fena halde birbirine benziyor!
Halbuki, Ak Parti adalet, eşitlik, hukukun üstünlüğü, demokrasi, AB vs. diye diye iktidara geldi!
Yanıtla (2) (0)Bugün, bütün bunların tersi yönde hareket etmesi, “güç zehirlenmesi”nden başka nedir?
Kibir başta olmak üzere, âdil ve eşit davranmamak, yalan söylemek, yasaklar koymak yani güç zehirlenmesi, hem “şeytanın en sevdiği günah” hem de zulüm değil midir?
Ak partinin başka çaresi yok. iktidarda kalmak için ne lazımsa yapmak zorunda. iktidardan gitmeleri halinde başlarına ne geleceğini biliyorlar. her şey dökülüp saçılacak. bilmediğimiz ne varsa ortaya çıkacak. birileri ötmeye başlayacak. yeni anayasa falan niye isteniyor sanıyorsunuz.
Yanıtla (8) (0)İktidarlar ülkeyi önce umut diliyle yönetirler, sonra korku diliyle yönetmeye başlarlar, tıpkı Makyavel’in önerdiği gibi. Fakat ‘pozitif’ bir ilaveyle. Yeni-çağdaş formül şöyle: “Korkutarak yönetme en etkili iktidar biçimidir fakat arada bir de gülümsemek gerekir.” “İktidar kendi başına meşru bir amaçtır. Makyavel’e göre bu amaç, başta ‘korku’ olmak üzere ona ulaşmak ve korumak için baş vurulacak bütün araçlar da meşrudur. Yönetilenler korkmalıdır ve hükümdar sevgiyi değil korkuyu önemsemelidir.
Yanıtla (2) (2)Cumhuriyet Yeni kurulmuş. Hilafetciler, bölücüler devrim karşıtları.Stalin kardeş dediğimiz ülke, Azerbaycan dahil,Türk cumhuriyetlerini işgal ediyor.Kırım Türkleri Karadeniz'de boğuluyor Ahıskalılar zoraki Sürgün Sibirya'da kamplarda. Boğazları Kars ve Ardahanı istiyor. Bizim komünist yazarlarda, sağ olsun sanki ülkemizde, Aristokrasi Toprak ağaları var, işkence ediyorlar, kışkırtıcı romanlar yazıyorlar.Kemal Tahir'in dediği gibi boğazda rakı içip gençleri ölüme gönderdiler...
Yanıtla (9) (8)Bütün ömrü savaş alanlarında geçmiş defalarca ölümden dönmüş her savaşta cephede en ön safada bulunmuş insan için böyle konuşmak nasıl bir ahlaksızlığa sahip olmayı gerektiriyor aklım almıyor
Yanıtla (12) (2)Ĥakaret etmek yerine şu yanlış, şu yanlış diyerek bir yanıt verseydiniz keşke.
Yanıtla (4) (2)'OKUR'a: Senin gibi Türkçenin tarihi seyrinden habersiz olan birisi Said Nursiyi anlayamadığı gibi , o zaman diliminde yaşayan ve kitap yazan, Mehmet Akif'i, Elmalılı Hamdi Yazır'ı, Ömer Nasuhi Bilmen'i, İsmail Hakkı İzmir'li vd. da anlaması düşünülemez. Okuma ve kültür yetersizliği açısından da dön biraz kendine bak.
Yanıtla (3) (6)Keşke her muhafazakâr,sizin gibi çok yönlü okumalar yapabilseydi...
Yanıtla (1) (0)Düşünen, konuşan ve yazan insanlar, kurulu düzenler için her zaman tehlikeli olmuştur .
Yanıtla (3) (0)Bu iş Avrupa'da aydinlanma çağına kadar devam ederken Doğu toplumlari için hâlâ devam etmektedir.
Hz. Ali der ki '' İdare 2 türlü olur ya ilimle ya zulümle '' Bizimkilerin tercihi belli. 1500 yıldır istisnalar hariç böyle
Yanıtla (4) (2)Bu kuyunun dibi yoktur
Yanıtla (3) (0)Adalet ve hukuk olmadıktan sonra,hoşuna gitmeyen her şey yasak.
Yanıtla (2) (0)Korku böyle birsey , o kadar uzağa gitmeyin. Bu ülkede milyonlarca kitap bizzat sahipleri tarafından yakildı. Nazi döneminde bile o kadarı yaşanmamıştır. Tarihde de Bağdat i isgal eden Moğol sürülerinin kitap yakma barbarlığı ile belki kıyaslanabilir.
Yanıtla (1) (0)AKP neyi yapmayacağız diyorsa onu yapıyor hani CHP PKK la ortaktı kazanırsa öcalanı serbest bırakacaktı kendi bırakıyor kendi ortak ilk açılımında bile tabanı uyanmadı hala CHP’yi kötülüyorlar CHP bunların yaptıklarından daha kötü ne yapabilir ki ülkeye.
Yanıtla (7) (0)Çok bariz bir suç ve genel ahlaka muğayyir bir fiil teşkil etmediği sözgelimi açık hedef gösterme, tehdit, hakaret, aşağılama vb olmadığı müddetçe sanat ve edebiyatın yasaklanmaması gerektiğini düşünüyorum.
Yanıtla (2) (0)Olaya değil algıya bakarak yapılan yorum! Sanatçı oynadığı rolden dolayı sorgulanmışmış. Neyin ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz ama zorlanıyorsunuz yazarken. Ama sizde haklısınız böyle yazmazsanız değirmenin suyu kesilir.
Yanıtla (2) (4)On yıl önce de durum farklı değildi. Ornek Hacı Boydak, Selahattin Demirtaş, Berkin Elvan, Ahmet Şık ve daha nicelerinin başına gelenler...
Yanıtla (2) (1)Bence bir asır daha böyle gideriz, vesselam.
Bütün canlılarda ortak olan ve en güçlü iki duygu vardır. Yaşama duygusu ve ölüm korkusu. İnsanları bu iki duygu üzerinden yönetmek çok kolaydır. Yaşama duygusu diğerini yok etmek; ölüm korkusu yaptığı her davranışı meşru hale getirme için kendine haklılık pozisyonu sağlar. Bu duygular ilkel ve biyolojik akılla yönetilir. Kozmik sistemde yaşadığınız her sorunun arkasında bu iki haz ve hız duygusu vardır. İnsanlaşma bu duyguları aşmakla başlar.
Yanıtla (2) (2)Durumdan vazife çıkaran, istediği gibi at koşturan ve hiç sorumluluğu olmayanlar neler yapar neler. Durum bundan ibarettir.
Yanıtla (1) (0)ak parti 3Y'yi yok etmek için iktidara gelmeyi vaadetmişti. Yasaklar, Yolsuzluk, Yoksulluk.
Yanıtla (10) (0)döndükte, kitap okuru sayısı sıfırlandı. Bu yüzden akp nin ilgisini çekmiyor.
Yanıtla (4) (0)Yorum yok
Yanıtla (0) (1)O dönemler ideolojik kaygılar vardı. İnsanlar ülkelerinin korktukları fikirlerin işgaline ugramasi ihtimaline karşı kendilerince tedbir alıyorlardı. Bugün sadece koltuk endişesi var.
Yanıtla (13) (2)